Bellekteki hassas bilgileri dışarıdan okumak – 2

Bir  önceki konuya benzer olarak; Ayrıntılarını aşağıdaki filmden görebileceğiniz çalışmada olay şu: Ram bellek bilgisayar kapandıktan sonra da üzerindeki bilgileri bir süre muhafaza etmeye devam eder. Kapasitif yöntemle depolama yapan DDR RAM’lerde veri, kapasitörler deşarj olunca tamamen yok olmuş olur. RAM’in çok düşük sıcaklılarda soğutulması ise deşarjı yavaşlatır, bu da RAM üzerindeki verilerin farklı bir ortama aktarılması için yeterli süreyi sunabilir.

Okumaya devam et “Bellekteki hassas bilgileri dışarıdan okumak – 2”

Bellekteki hassas bilgileri dışarıdan okumak


Programcılıkta güvenlik açısından dikkat edilmesi gereken birçok önemli nokta var. Bunlardan birisi de kullanıcıdan parola girmesini istediğiniz durumlar. Parola ile işiniz bittikten sonra sonra parolayı tutan değişkeni mutlaka temizlemeli ya da karıştırmalısınız. Çünkü programınız çalışmaya devam ettiği sürece parola program belleğinin veri bölgesinde bulunmaya devam eder.  Değişkeni serbest bıraksanız  dahi (free,destroy) hassas verinin RAM’deki alanı üzerine birşey yazılıncaya kadar orada kalmaya devam eder.  Hatta programınızı kapattıktan sonra bile hassas bilgiler RAM bellekte kalmaya devam ederler. Ta ki bir işlem (process) üzerine yazıncaya kadar.

Bu filmde parola girişi yapılan bir programın bellek görüntüsü bir dosyaya kaydedilmekte (veri kesimi dahil) ve daha sonra yardımcı bir program ile hassas bilgiler elde edilmekte.  (thesecrets) Hintli güvenlikçi arkadaşların yeni açtıkları sitelerinde daha başka ilginç filmler de yer alıyor. Göz atmanızı tavsiye ederim. Filmi izlemek için tıklayın.

CMYLMZ: Hoca is mayaling the lake.

Cem yılmaz yine yapmış yapcağını. Biliyorum seveni de var sevmeyeni de. Ben sevenlerdenim.  Acun Ilcalı’nın sunduğu var mısın yok musun adlı programa davetli olarak katılan Cem Yılmaz Nasreddin Hoca’nın meşhur göle maya çalma fıkrasını ingilizce olarak makaraya sarıyor.


Okumaya devam et “CMYLMZ: Hoca is mayaling the lake.”

WordPress’i Hızlandırma ve Performans İpuçları – I

wordpress-performans-hız

WordPress’inizin başarımından (performansından) şikayetçi iseniz bu yazı tam size göre. WordPress başarımı hakkında sürekli yazmayı düşündüğüm bu yazı dizisinin ilkinde başarım artırmaya yönelik WordPress bileşenleri üzerinde duracağım.

WordPress (WP)’in performansını artırmak için kullanılan WP-Cache, Hyper Cache, WP Super Cache ve 1 Blog Cacher gibi birçok  eklenti var. WP sunucuyu çok fazla yoran bir script değil fakat kullanılan eklentiler ve temanızın özellikleri sunucuya yük getirebilir. Bu da sayfalarınızın açılma süresine olumsuz etki eder. Hatta sunucunuzun yöneticisi bu durum hakkında sizi uyarabilir.  WP’e geçtikden sonra eklentilerin sayfa açılma/oluşturma hızını nekadar etkileyebileceğini iyi öğrendim. WordPress başarımını artırmak için önbellekleme (Caching) eklentilerini kulllanmak iyi bir çözüm olabilir.

Okumaya devam et “WordPress’i Hızlandırma ve Performans İpuçları – I”

İnsan beyninin muhteşem sırrı

İnsan beyni inanmaya programlı.

İnsan beyni “tanrı’ya inanmak için programlanmış”…

Dünyanın en saygın üniversitelerinden Yale Üniversitesi tarafından yapılan ve dünyanın en saygın bilim dergisi New Scientist’ta yayınlanan bir araştırmaya göre insan beyni “tanrı’ya inanmak için programlanmış”…

Bebekler ve çocuklar arasında yapılan araştırmaya göre, insan beyninin doğasında tanrıya ya da bir yaratıcıya inanmak var. Beyin “neden ve sonuçla” çalışıyor.

Beyin, “beyin ile ruhun” birbirinden ayrı olduğunu düşünmek için programlı.. Bu da “hayali arkadaşlar” edinmeye veya “tanrıya ve dinlere inanmamıza” neden oluyor…

Araştırmaya göre, hiçbir din eğitimi almamış 6-7 yaşında çocuklar bile dünyadaki herşeyin bir nedeni olduğuna inanıyor.Taşların, nehirlerin veya kuşların yaratılmasının bir nedeni olduğunu düşünüyor.

Darwinci uzmanlara göre bunun nedeni de yine “doğal seleksiyonda” saklı. İnsanlar tarih boyunca belirli bir tanrı inancına sahip oldu. Bu inanca sahip olan atalarımız da, kendi inançlarına inanan insanlarla bir araya gelerek grup kuruyordu. Böylece avlanmak, beslenmek ve korunmak daha kolay oluyordu.

Yani inanmak hayatta kalma olasılığını artırıyordu. Böylece “inanmaya ihtiyaç duymak veya inanmak” genlerimize işlemiş ya da içgüdüsel olabiliyor.